23 Mayıs 2012 Çarşamba

İmza

Öpülmek.
Öpmek.
Ötesi bazen dillendirilemeyeceğinden, sözü dillere havale etmek.
Öpüşmek başlıbaşına yokluğa uzanış. 
Küçük bir öpücük.
Dilin ıslaklığı.
İnsan nefesi ve dokunuşu.
Mademki dudaklarım var, öpmeli.
Tenin dudaklarımla bir olmalı her an.


Bir delik bulup boynunun buğulu kokusuna sızıyorum,
Sızıyorum orada,
Gitme diye sızlanacağım adamın sızlayan damarlarının yamacında.
Dudaklarımın arasında leziz bir görüntü oluşturuyordu boynun.
Bir öpüş, bir öpüş daha.
Çekemiyordum kendimi.
Nabzım dudaklarımda atıyordu.
Ve dudaklarım sadece seni yaşamak istiyordu.
Ah nefesin, o Tanrılardan gelen.
Alev alev yüzüme çarpıyordu.
Yavaşça öptüğün bedenim, dudaklarından dökülen nefesle yanıyordu.
Tenimdeki yanıklarını unutmayacağımı biliyordum.
O yüzden bende küçük bir morlukla attım imzamı tenine.
Unutama diye.
Sileme diye.
Ama morlukların çabuk geçtiğini unutmuşum.
Ellerinin arasına nasıl yakıştığımdan bahsetmeyeceğim sana.
Ya da ruhumun ruhunla nasıl doyduğunu.
Sadece yanındayken kaybettim ben kendimi.
Biraz bak bakalım, yatağın bir kıyısında bulabilirsin beni. 



13 Nisan 04.57

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder