30 Temmuz 2012 Pazartesi

Temmuz'un son günü



Akvaryum


Yara izlerini silemezsin, sadece görmezden gelmeyi öğrenirsin.
Ve inandıklarının hepsinin seni yerle bir etme telaşında olduğu bu dünyada,
Yeni bir yara almaktan korkmak o kadar da garip karşılanmasa gerek.
Kendi kabuğunda kulaklarını sağır eden sessizliğini dinlemen de öyle.

Ben sessizdim ama sen beni duydun bayım.
(Beni duyması için bağırdığım insanlar bana sağırken)

Ayakların yanmıştı. 
Sarmaşıkların dibinde serçeler vardı ve ıslak meyve sandıkları.
Gözlerinde kömür karalığı, yine de beni gördün.

(Beni görmesi için gözlerinin önünden ayrılmadığım insanlar bana körken)
Evime kuru dallar taşıyordum.
Yapacağım yuvada günü geldiğinde kendimi ateşe verebilmek için.

Ama sen önce ateşi icat etmemem için kapandığım mağaramdan çıkardın beni.
Sonra karamsar tüm cümlelerimi bozup, kelimelerimi bozguna uğrattın.
Son zamanlarda elimde olan tek cümleler olduğu için onlar,
Ben konuşmayı unuttum bayım.
Ondandır sana sürekli 'ne diyeceğimi bilemiyorum' demem.


Çok fazla yara aldım ben, izlerini benden başka kimsenin görmediği.
Fazla konuştum, hep söylemek istediklerimi söyleyememekten.
Fazlasıyla güldüm ben, sansınlar ki unuttum yaşananları.
Ve çok fazla yokuş çıktım ben, hepsi içime inen.

Yine de;
Küçük bir girdaba kapılıp sağ kurtulunca,
Belki omzuna yaslanıp,
Belki göğsüne uzanıp,

Belki göğsün kimsesizdir.
Belki gök/yüzün çizgisizdir.
Belki gönlün hilesizdir diye;
Her hikâyede masum, her hikâyede kahraman, her hikayede ayakta kalabildiğimi
Bil isterim.


Sesinden öpüyorum bayım
Ve sesini koyduğum akvaryumda izliyorum.



28 Temmuz 2012 Cumartesi

Kuş Yuvası

Seni ilk gördüğüm yerde belinden kavrayıp kendime çarpmak istiyorum,
Hayır sarılmak değil bu.
Ayağın takılsın ve dudakların dudaklarıma düşsün.
Öyle sert düşsün ki, alt dudağım kanasın.
Bırak kalsın.
Senin açtığın yaranın tadını alayım.

Boynunda nefes alayım.
Çünkü sen boynunda kuş yuvası olan biriydin.
Ve ben şehrin yorgunluğunu alan kuşlarla birlikte izlerdim gök/yüzünü.

Ne istiyorum biliyor musun?
Tüm vücudunu ezbere bilmek istiyorum.
Beni ye bitir.
Ölümüm senin elinden olsun istiyorum.
Ölümü öp istiyorum.
Sonra sen de öl istiyorum.
İkimizi bir tabutun içinde hayal ediyorum.
-Omzumda eskimeliydin aptal çocuk, birlikte çürümeliydik.
Ama biz birlikte ölmeyi bile beceremedik.
Çünkü sen ölmek için çok gençtin, ben ise çok yaşlı.

O değil de;
Siz benim sevdiğimin koynunda yatıyorsunuz  be sevgili insanlar, onu ne yapıcaz?


                                                                                                             




                                                                                                 

20 Temmuz 2012 Cuma

Deniz Kokusu

Unuttuğum şeylere sığmıyor zaman.
O yüzden; unuttuğum şeyleri vakitsiz hatırlayıp,
Anılardan kokular çıkartıyorum kendime.
Sonra denize döküyorum hepsini.
Bir geminin pervanesine takılıp,
Gözümün görmediği uzak denizlere gitsinler diye.

İçimden gemiler kalkıyor, ben yetişemiyorum.
Söylesene kaptan, denizin üstü hiç kurumaz mı?
Hep böyle ıslak mıdır?
Ben ıslanmayı sevmem ama denizi severim.
Ve ikimize çok yakışacak denizler var, biliyorum.
Hadi gemine atlayıp o denizlere gidelim kaptan.
Rüzgarın yelkenlerini savurduğu o denizlere..
Yol çok uzun ve tehlike dolu değil mi kaptan?
Bak işte gemimiz alabora oluyor.
Boşuna çırpınma, elinden bir şey gelmez.
İyisi mi sen o dümeni bırak ve gel ihtişamlı batışımızı seyret benimle.
Biz varamayız o denizlere kaptan.
Çünkü anlamamazlıktan geldiğin o uzun yol, biliyorum hiç bitmeyecek
...

15 Temmuz 2012 Pazar

Duygu Kırıntısı

”Aşkın karşıtı nefret değil, tepkisizliktir.”

İnsan birini haddinden fazla beklediğinde,
Artık sadece gelsin ve ağzının ortasına bir tane çaksın istiyor.
Kısmen hastalıklı.
Sana bir iyilik yapsın ve burnunu kırsın.
Aylar sonra ilk defa, farklı bir acı hissedersin fena mı?
Yaşadığını hatırlarsın.

Nefretle vursun.
Öfkeyle.
Ufacık bir tutku belirsin gözlerinde.
Tırnaklarını geçirsin cılız kollarına.
Kanasın bırak.
Fena mı?

Zehrini akıtırsın.
Bağırsın, küfür etsin, aşağılasın, kovsun seni.
Yeter ki bir enerji ortaya çıksın artık aranızda.

Bu ıssızlık bitiriyor seni.
Biraz duygu kırıntısı dökülsün yerlere, kuşlar yesin.

En kötü tepki, tepkisizlikten iyidir ya hani; 
Gelsin ve dudağını patlatsın.
Bırak bırak, kanasın.
Tükürme sakın.
Ziyan etme.

Fena mı?
Uzun zaman sonra, bir şeyden tat alırsın.

8 Temmuz 2012 Pazar

Nefes Darlığı

Bazen öyle zamanlar oluyor ki; 
O en çok sizi anlatan, kendini anlatamıyor. 
Yazıyor, yazıyor, yazıyor. 
Sonra siliyor her şeyi.
Fırlatıyor elindeki bardağı. 
Basıyor çığlığı. 
Evde kimse yok.
Olunca susuyor. 
Hemde öyle bir susuyor ki.
Annesi onun için endişeleniyor.

Bazen öyle anlar geliyor ki; 
O en halden anlayan, bulamıyor ne diyeceğini. 
Kanlı gibi bütün kelimeler, yan yana getiremiyor.
Ağlıyor. 
Ne yapsın?
Ağlıyor işte. 
Boğazı nasıl da ağrıyor, yutkunamıyor.
Midesi çok bulanıyor.
Kesseler acımaz gibi olur ya hani, o ufacıktır.
Bunlara dayanamıyor. 
Yoruluyor, üzülüyor, tükeniyor.

Öyle bir an oluyor ki;
O en sevgi dolu, alsın istiyor bir silah, 
Dayasın o kötü kalplilerin kafasına, uçursun beyinlerini.
Bazen öyle şeyler yaşıyor ki; kan çanağı gözlerini kapatamıyor. 
Bir kibrit çaksın istiyor,
Yaksın bütün dünyalarını, canını yakanların. 
Gırtlaklarına yapışsın. 
O nefes alabiliyor mu, onlar da alamasın. 
Ya da saplasın karınlarına bıçağı. 
Üzülür mü sanıyorsun?

Boşversene, zaten kötülere hiçbir şey olmuyor.

7 Temmuz 2012 Cumartesi

Son Ses

Ben sadece en sevdiğim şarkıyı,
Kulaklarımı patlatacak kadar yüksek sesle dinlediğimde, bağırarak ağlayabiliyorum. 
Kendi sesimi duyamıyorum o zaman.
Duymak isteyen kim?
Kafamın içindeki seslerden nefret ediyorum. 

Hiç durmuyorlar.
Peşimi bırakmıyorlar. 

Böyle anlarda kalbim boğazımda atıyor benim, 
Beynim midemde parçalanıyor.
Öyle çok istiyorum ki, aklımı kaçırıyorum.
Uzuvlarıma hakim olamıyorum.
Öyle çok bağırıyorum ki.
Hiçbir şey duyamıyorum.

Sonuna kadar açıyorum şarkıyı.

6 Temmuz 2012 Cuma

Milisaniye


Puzzle’ın eksik parçası direkt çarpıyor gözüme.
Sonra olmaya bırakıyorum sadece her şeyi.
'Zaten kendimde değilim' diyorum.

Bir kapı açılıyor aniden önüme,
Sözüne değmez cümlelerime cevap arıyorum.
Aradığımı çok aradıysam,
-Ama sadece bir çekmecede-
Belki aramışımdır yanlış yerlerde.
Klişe filmlerin alışılageldik sahneleri gibi,
Çarpışıyoruz kapıda, birden bire.

Ne olursa olsun, hava bugün ağır.
Ve bir milisaniyelik bakışla, bir romana yetecek kadar şey anlatabiliyorsun.
Hayat garip..

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Biçimsiz Bulutlar

Bugün fark ettim de;
Bulutları bir şeye benzetemiyorum.

Oysa eskiden onlara baktığımda,
Yaşadığımdan çok farklı dünyalar kurardım kendime,
Saatlerce içlerinde yaşardım.
Solumdan sağıma bir bulut geçiyor, bu sefer gri.
Bir eğri bulup kayıyorum üzerinden.
Sert bir nefes alıyorum,
Diyeceklerimi tıkıyor nefesim.
Bildiklerim eksik ve bilmediklerime üşeniyorum.
Söylediklerim yetmiyor, oysa doğru kelimeleri de kullanıyorum.
Ne fark eder ki?
Doğru kelimeler sadece onun zihninde ve en doğru cümleleri sadece o kurar.
Bense boşluklara, göğüs kafesimden gelen kelimelerle düşerim.
Onu tanıdığımdan beri bu hep böyle oldu.

Onu birlikte yaşayabileceğimiz bir dünyaya davet etmek isterdim yine,
Ama üzgünüm.
Artık bulutları hiçbir şeye benzetemiyorum..

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Komik

Uzun zaman oldu, artık bir vücudu olmadığını düşünüyorum.
Bir bünyesi yok, şu andan sonsuza kadar yaşayabilir.
Hiç hasta olmayacak o, hiç mutlu da.
Hiç üzgün olmayacak o, hiç sağlıklı da.
Çözebileceğim yalnızca bir düğüm vardır belki,
Yalnızca tek bir dert vardır dinleyebileceğim.
Gerçek olan ne? 
Gerçeklik algımı tamamen yitirdim.
Herkes farklı şeyler söylüyor.
Benim yediklerim ve içtiklerim neler?

Sevdiğim her şey kaçıyor kucağımdan.
Kollarım kesiklerle dolu,
İyileşiyorlar bir ara,
Sonra yeniden geçiriyor pençesini -yenileri.
Neyin doğru olduğunu unuttum,
Neyin nerede durduğunu.
Beni çok yukarıda görüyor.
Benimle örülmek istediğini söyledi.
Ben ise yatağa doğru gömülüyorum,
Kim, beni nasıl sever ki.

Komik .
Durup beklemek komik.
Bir yıldızı beklemek komik.
Ona kafasını yukarı doğrultmasını önermem komik.
Birilerinin birilerinden bir şeyler beklemesi komik.
Bana anlatmaya çalıştıkları komikti.
Yaptıkları,
Kendi gerçekleri hepten komik.
Üzülmek, ağlamak komik.
Benim ağlamaya değer gördüklerim, komik.
En ölüm kalım meselesi değer yargıları, komik.
Birbirinizle konuşmamanız komik.
Birbirinizle çok iyi anlaşabileceğinizi düşünmeniz de.
Bir şeyler başarmaya çalışmanız komik.
Aşık olmak, 
Özlemek komik.
Birini sevebilmek, komik.
Biri tarafından sevilmek çok uzak, komik.
Gerçekten olan şeyler komik.
Gerçek olduğunu düşündüğün şeyler,
Asla gerçek olmayacağını bildiğin şeyler komik.


En komiği de,
Orada neler neler olurken, burada hırpalanman.
Hem de her zaman 'neler neler olacak başka bir yer' olmasına rağmen.