6 Ağustos 2012 Pazartesi

Dilek Kumbarası

''Artık başka bir anlamı var bu saatlerin, seni bana hatırlatıyorlar'' dedi.

Gecenin bu saatlerinde o,
Beni hiç bulunmadığım şehirlerimden öpüyor.
Belki bulunmuş olsam, bu kadar kaybolmazdım.
Sokak lambalarına alışık olmadığım caddelerimde volta atıyor.
Belki alışık olsam, bu kadar aydınlanmazdım.
Dilencilerine yabancı olduğum duvar kenarlarında bağlıyor bağcıklarını.
Belki tanıdık olsam, bu kadar oyalanmazdım.
Ve o, gecenin bu saatlerinde,
Daha önce hiç uyanmadığım bir gökyüzü parçasının altında,
Yıldızlar kaydırıyor benim için, güzel dileklerle.

Dilekler çocuklar içindir,  ama ben çocukken bile hep büyüktüm  içimde.
(Çünkü büyük olmak zorundaydım)
Ondandır dileklerle hiç bir zaman işim olmadı.
(Doğumgünlerinde mecburi olarak 'bir dilek tut' cümlesi ardından mum üflemem dışında)

İstediğim çok şey oldu belki.
Kimine sahip olduğum, kimine uzaktan baktığım.
Yine de dilek tutmak, hayal kurmak, güzel şeyler düşünmek,
Hiç bana göre olmamıştı.
Bunları hep çocukça şeyler olarak görmüştüm.


Ama son bir kaç haftadır düşünüyorum da,
Sanırım daha fazla geç kalmadan çocukça şeyler yapmalıyım.
Ve bunları yaparken gülümsemeliyim (gerçekten) çünkü gülümsemek önemli.

Ve gülümsetmeliyim, çünkü bence bu daha önemli.

Şimdi gülümse bakalım çocuk, çekiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder